Tüm Paylaşımlarım

Gezdiklerim Gördüklerim

Seyahat noktaları hakkındaki bilgileri, anılarımı ve fotoğraflarımı paylaştığım postlar

Çalıştığım yıllarda dini bayram tatilleri dışında kendime zaman ayıramıyordum. 2018’de kurban bayramı benim için yine bir kaçış fırsatıydı. Defalarca Gürcistan’a gitmiştim. Artık ufku genişletmek zamanıydı. Azerbaycan’a online vize ile girilebildiğini öğrendiğimde rotayı çizdim. Otomobille Batum, Tiflis, Bakü… Bakü, Azerbaycan’ın başkenti ve en büyük şehri. Ülkenin doğusunda, Hazar Denizi kıyısında yer alıyor. Aynı zamanda Kafkasya bölgesinin en önemli liman şehirlerinden biri. Stratejik konumu sayesinde tarih boyunca ticaret yollarının kesişim noktası olan Bakü, bugün de hem ekonomik hem kültürel açıdan bölgenin kalbi konumunda. Şehir, “Rüzgârlar Şehri” olarak da biliniyor. Bu ismi yıl boyunca etkili olan rüzgârlı havasından alır. Bakü’nün mimarisi, Sovyet döneminden kalan yapılarla İslam mimarisini ve son dönemde inşa edilen modern yapıları bir araya getirerek eşsiz bir görünüm sunuyor. İçerişehir (Eski Şehir), UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almakta olup Bakü’nün tarihî dokusunu yakından tanımak isteyenler için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Günümüzde Bakü, modern caddeleri, sanat galerileri, müzeleri, üniversiteleri ve uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapan mekânlarıyla dinamik ve gelişen bir şehir kimliği taşıyor. Enerji kaynaklarıyla zenginleşen şehir, aynı zamanda turizm açısından da her geçen gün daha fazla ilgi görüyor. Azerbaycan’a Kırmızı Köprü sınır kapısından girdim. Gümrük memurunun “bu patron arabası sen bize harçlık verirsin” demesiyle tanıdık bir kültürde olmanın güvenini hissettim 😉 Veznede makbuzsuz ödediğim “giriş parası”nın da aslında “harçlık” olduğunu yola koyulduktan epey sonra anladım 😮 Zamanım sınırlı olduğundan doğrudan Bakü’ye sürdüm. Yol boyu altyapı ve çevre görünümü 80’ler Türkiyesi gibiydi. Bakü’ye geldiğimdeyse modern mimari ile tarihi yapıların iç içe olduğu modern bir şehir gördüm. Booking.com’dan uygun fiyatlı ama puanı yüksek bir otel rezervasyonu yapmıştım. Adrese geldiğimde işhanı olarak kullanılan bir apartmanla karşılaştım. İlk izlenim hayal kırıklığıydı. Otelin terasına çıktığımdaysa hayal kırıklığı yerini “iyi ki”ye bıraktı. Terasın, Haydar Aliyev Kültür Merkezini de gören müthiş bir günbatımı manzarası vardı. Resepsiyondan taksi çağırmasını istedim. UBER benzeri yerel bir uygulamaya gideceğim yeri girdikten sonra gelecek taksinin plakasını ve ne kadar ödemem gerektiğini söyledi. Bazaar adında yerel lezzetler tadabileceğim bir restorana gittim. Lezzetler damak çatlatmıyordu ama menü, çeşitler ve sunum on numaraydı. Ertesi günü İçərişəhər‘i (eski şehir, iç şehir) gezmeye ayırmıştım. İçərişəhər Bakü’nü surlarla çevrili eski yerleşim yeri. UNESCO Dünay Mirası olarak tescilli. Kız Kulesi, Şirvanşahlar Sarayı, Minyatür kitap Müzesi, Surlar ve eski Bakü sokakları benim gibi bir fotoğraf meraklısını mest edecek güzellikte yerler. Bayram günü Kız Kulesi önünde yakaladığım bu karede heykel dede sizce de bayramını kutlamayan gençlere sitem eder gibi bakmıyor mu? Sıra Haydar Aliyev Kültür Merkezi’ndeydi. Modern mimarinin ikonik örneklerinden olan bu bina Azerbaycan mitolojisinde yer alan Hazar Denizinin Kabarması’nı temsil ediyormuş. Girişte 1939 model BMW 327 tarfından karşılandım. Otomobilin kondisyonu alt kattaki otomobil müzesinin kalitesinin habercisiydi. RMK Müzesi, Athens Motor Museum gibi bir çok otomobil sergisi görmüştüm. Bakü’deki koleksiyon gördüklerimin en iyisiydi. Otomobillerin kondisyonundan çok etkilendim. Daha uzun zaman ayırarak tekrar gezmek isterim. Bakü seyahatinin final noktası ise dost tavsiyesi ile gittiğim Paul’s Baku Steak Hause & Rock Bar’dı. Mantar da Steak de harikaydı. Tekrar Bakü’ye gidersem o steak yenilecek o müze gezilecek… 🗺️ Konum: 📸 Fotoğraf Galerisi: 📅 Ziyaret Tarihi: Ağustos 2018 🚌 Konaklama: Terrace Hotel Babek Avenue 10B, , AZ1025 Bakü 🏷️ Etiketler: Baku, Bakü, Azerbaijan, Azerbaycan, Baku travel, Bakü gezisi, Baku city, Bakü şehri, Caspian Sea, Hazar Denizi, Old City, İçerişehir, Flame Towers, Alev Kuleleri, Maiden Tower, Kız Kalesi, Baku photos, Bakü fotoğrafları, Baku blog, Bakü blogu, Travel Baku, Bakü Seyahati, Visit Baku, Bakü’yü ziyaret et, Baku guide, Bakü rehberi, Caucasus, Kafkaslar, Baku tourism, Bakü turizmi Anasayfaya dön [...]
2019, iş yoğunluğu nedeniyle nefes almaya zor zaman ayırdığım bir yıldı. Ağustos’ta, Kurban Bayramı’nın getirdiği dört günlük tatil fırsatını yakalayınca kısa ama anlamlı bir kaçamak planladım. Samsun’dan İstanbul’a, oradan da Frankfurt’a uçtum. Pasaport kontrolünde neden geldiniz sorusuna doğduğum şehri görmek için deyince pasaport polisi bir anca ciddileşti. “Koblenz’de hâlâ akrabalarınız var mı?” “nerede kalacaksınız” “ne zaman döneceksiniz” diye sormaya başladı. Ben doğduğum şehri ziyaret etmekten sözetmek işimi kolaylaştırır diye düşünürken polis “akrabalarının yanına iltica etmeye çalışan kaçak muameelesi” yapmıştı. Neyse ki Türklere pasaport kontrolünde bu şekilde davranıldığını bildiğimden, seyahat planı, otel rezervasyonları, kiralık araba ve dönüş biletinden oluşan bir dosya hazırlamıştım. Polise dosyanı verdim, şöyle bir baktı ve “ülkeye hoşgeldiniz” dedi. Frankfurt Havalimanı’nda ayırttığım Golf’ü almaya gittiğimde “Golf kalmadı BMW versek olur mu” dediler 🙂 Direksiyonu Koblenz’e çevirdim. Koblenz, doğduğum şehir. 3 yaşında ayrılmışız. 41 yıl sonra şehre yeniden ayak bastığımda, hep inandığım beni “destekleyen güç” yine yüzüme güldü. Babamdan yıllarca dinlediğim ama tarihine bile bakmadığım meşhur “Rhein in Flammen” festivali tam da o geceye denk gelmişti. Ren Nehri’nin kıyısı insanlarla doluydu, Deutsche Eck’ten şehir kulübüne kadar Ren kenarında 3 büyük sahne kurulmuştu. Bira su gibi içiliyor ve Alman çalışma disiplini yerini eğlencenin tadını çıkarmaya bırakıyordu. Saat gece yarısına geldiğindeyse gökyüzü ise havai fişeklerle dans ediyordu. O an sanki şehir, yıllar sonra beni böyle karşılamak istemiş gibiydi. Ne planımda vardı, ne de hayalimde. Hayatımın her döneminde arkamda olup beni destekleyen o güç yine yapmıştı güzelliğini… Geceyi Sayn’da kilisenin yanında tarihi bir binadan dönüştürülmüş otelde geçirdim. Rezervasyonu booking.com’dan yapmıştım. Otelden gelen mesajda “gelirken telefon edin” yazıyordu. Sebebini otele gittiğimde anladım. Otelin kapısı kapalıydı. Telefon ettim, otel sahibi birkaç dakika içinde geldi. Meğer kasabada bir de kafeleri varmış. Otel sahibi, oda anahtarlarının otelin dış kapısını da açtığını anlattı. Otelin girişinde cam kapaklı iki büyük buzdolabında çeşitli içecekler ve yanında da bir masa üzerinde defter vardı. Otel sahibi bakışımdan anlamış olacak ki “buradan istediğinizi alabilirsiniz, deftere ne aldığınızı ve oda numaranızı yazmanız yeterli” dedi. Bir kez daha güvene dayalı başka bir dünyanın var olduğunu anlamış oldum. Ertesi sabah otelin kafesinden mükemmel bir kahvaltı ikramından sonra orman içinden geçen köy yollarını kullanarak Köln’e doğru yol aldım. Köln’e vardığımda üstü açık sarı bir tur otobüsünün peşine takıldım. Sayesinde katedralin sokağına ulaştım. Katedral büyüleyiciydi. Her köşesi, her duvarı binlerce sanat eseriyle bezenmişti. Yola çıktığımda hangi günde olduğumu bile bilmezken katedralde pazar ayinine denk gelmiştim. Beni desteklediğine inandığım o güç yine göz kırpıyordu. Sonra Paris’e sürdüm. Tatil kısa, yol uzun, kalp heyecanlıydı. (Seyahatin devamı için tıklayın) 🗺️ Konum: 📸 Fotoğraf Galerisi: 📅 Ziyaret Tarihi: Ağustos 2019 🚌 Konaklama: Gästehaus der Abtei Sayn 🏷️ Etiketler: Köln, Cologne, Köln Katedrali, Cologne Cathedral, Frankfurt, Frankfurt Airport, Frankfurt Havaalanı, Koblenz, Rhine in Flames, Ren’de Alevler Festivali, Rhine River, Ren Nehri, Almanya Seyahati, Germany Travel, Travel Germany, Almanya Gezisi, Köln Seyahati, Cologne Trip, Frankfurt Gezisi, Frankfurt Trip, Koblenz Seyahati, Koblenz Trip, Avrupa Seyahati, Europe Travel, German Cities, Alman Şehirleri, Cultural Travel, Kültürel Seyahat, City Trip, Şehir Gezisi, Historic Germany, Tarihi Almanya Anasayfaya dön [...]
Notre-Dame’ın karanlığından Eiffel’de ışık şovuna(Bu yazı Koblenz / Paris seyahatimin ikinci bölümüdür)Almanya’dan kiraladığım arabayla Paris’e vardığımda hava yeni kararıyordu. Otele valizi bıraktığım gibi kendimi sokaklara attım. Amacım otelin çevresinde biraz yürüyüp hava almaktı. Ama kendimi Seine kıyısında, Paris ruhuna kapılmış büyük adımlarla yürürken buldum. Birkaç ay önce çıkan yangından sonra karanlığa gömülmüş Notre-Dame Katedrali önünden geçerken içimde garip bir hüzün belirdi. Ama hemen ardından karşıma çıkan onlarca aydınlatılmış muhteşem yapı, heykeller, köprüler o hüzünle bir kontrast oluşturarak sanki “biz hâlâ buradayız” diyordu. Adımlarımı durdurmak mümkün olmadı. Sonunda kendimi Eiffel Kulesi’nin önünde bulduğumda saat geceyarısını çoktan geçmişti. Seine boyunca sokak müzisyenleri eşliğinde dans eden insanları gördükçe “başka bir dünyanın mümkün olduğunu” bir kez daha hissettim. Eiffel’i fotoğraflamak için telefonu elime aldığım anda, aslında saatte bir kere yapılan ışık gösterisi başladı. Adını koyamadığım “beni destekleyen güç” yine göz kırpıyordu. Bolca fotoğrafın ardından Seine kıyısının tadını çıkararak Bercy’deki otelime döndüm. Normalde yürüyen biri değilim ama gece otele döndüğümde telefondaki adım sayar 16 kilometre yazıyordu. Farkında bile olmamıştım. Louvre’da Saatlerce Sürecek Bilet Sırası Ertesi günün planı belliydi: Louvre Müzesi. Kahvaltıdan sonra taksiyle Louvre’a gittim. Cam piramidin önündeki başı sonu görünmeyen kuyruğu görünce dehşete kapıldım. Kuyruk öyle uzundu ki sıranın bana gelmesini beklesem gün biterdi. Carrousel du Louvre’a inip Google’a ne yapabileceğimi sordum. Paris Museum Pass alırsam alt kattan, neredeyse sıra beklemeden girebileceğimi öğrendim. Museum Pass çok daha pahalıydı ama değdi mi? Kesinlikle evet, Louvre’daki her bir eser için değerdi. Üstelik Pass iki gün boyunca başka müzelerde de geçiyor. Yİne de siz siz olun, online rezervasyon yapmadan Louvre’a gitmeyin. Tadı damağımda kalan iki gecelik Paris seyahati, Frankfurt’a sürmek, İstanbul’a ve oradan da Samsun’a uçmakla sonlandı. 4 güne Samsun’dan çıkıp Koblenz, Köln, Paris ve Frankfurt seyahati sığdıran ben nasıl durulmuşsam, bu satırları yazarken bir haftadır Phaselis’teyim. 🗺️ Konum: 📸 Fotoğraf Galerisi: 📅 Ziyaret Tarihi: Ağustos 2019 🚌 Konaklama: İbis Budget Paris Porte De Bercy Otel 🏷️ Etiketler: Paris, Paris gezisi, Fransa, Avrupa seyahati, Louvre Müzesi, Eyfel Kulesi, Notre Dame, Seine Nehri, şehir yürüyüşü, kültürel gezi, sokak müziği, müze deneyimi, kısa tatil, Koblenz, Rhein in Flammen, bayram tatili, anı yolculuğu, fotoğraf gezisi, şehir kaçamağı, kişisel günlük, Paris travel, travel blog, Louvre Museum, Eiffel Tower, Notre Dame, Seine River, city walk, cultural trip, street music, museum visit, short holiday, Koblenz, Rhein in Flammen, holiday getaway, personal journey, travel photography, urban escape Anasayfaya dön [...]
Meteora, Yunanistan’ın orta kesiminde, Teselya bölgesinde yer alıyor. İsmi “havada asılı” anlamına geliyor ve bu ismi gerçekten hak ediyor. Yüksek kayaların üzerine inşa edilmiş manastırlar hem mimari hem de manzara açısından hayranlık uyandırıcı. Kalambaka kasabasından başlayan kıvrımlı bir yol, sizi yavaş yavaş bu benzersiz yapılarla karşı karşıya getiriyor. Çok sayıda seyir noktası var. Manastırların neredeyse tamamı ziyarete açık. 2019 Haziran ayında Otomobille yaptığım Yunanistan turunda durak noktalarımdan biri de Meteora’ydı. Öylesine muhteşem bir doğası, tarihi ve mimarisi vardı ki sonrasında iki kere daha gitmekten kendimi alamadım. İlk gidişimde kaldığım otele giriş yaparken otel sahibi bölgenin açıklamalı bir haritasını verdi ve hangi güzergahı takip edersem neler görebileceğimi anlattı. Bu sayede sanırım bölgenin tüm güzelliklerini görme imkanım oldu. Ücretsiz verilen bu haritanın arkasında bölgedeki işyerlerinin reklamları vardı. Reklamda 1925’te kurulduğu yazan Restaurant Meteora Gkertsou Family’de yediğim mousakás ve choriátiki’yi unutamam. Meteora’ya ikinci gidişimde bölgeye inanılmaz bir yağmurla girdim. Geç olmuştu, duruma üzüldüm ve doğrudan otele gittim. Ertesi sabah perdeyi açtığımda gece yağan yağmurun doğayı coşturduğunu gördüm. Güneşle sisin oyunları manzarayı daha da etkileyici kılmıştı. Sislerin arasında bir anda beliren bir manastır, neredeyse gerçek dışı görünüyordu. Sessizlik, yükseklik ve devasa bir kayanın üzerindeki tarihle baş başa kalmak… Orada olmanın nasıl bir his olduğunu anlatmak zor, ama fotoğraflar size az çok bir fikir verecektir. 🗺️ Konum: 📸 Fotoğraf Galerisi: 📅 Ziyaret Tarihi: Haziran 2019 – Kasım 2019 – Şubat 2020 🚌 Konaklama: Zozas Rooms at Kastraki – Toti Boutique Rooms Kalampaka 🏷️ Etiketler: Meteora, Meteora Manastırları, Yunanistan Gezisi, Kalambaka, Doğa Harikaları, Tarihi Yerler, UNESCO Dünya Mirası, Avrupa Seyahati, Karavanla Yunanistan, Dağ Manastırları, Büyük Meteoron Manastırı, Varlaam Manastırı, Holy Trinity Manastırı, Yunan Ortodoks Kiliseleri, Teselya Bölgesi, Yunanistan Manastırları, Seyahat Fotoğrafları, Manzara Fotoğrafları, Gezi Notları, Yol Hikayeleri, Karavan Günlüğü, Keşif Rotaları, Meteora, Meteora Monasteries, Greece Travel, Kalambaka, Natural Wonders, Historical Sites, UNESCO World Heritage, Europe Travel, Vanlife Greece, Cliff Monasteries, Great Meteoron Monastery, Varlaam Monastery, Holy Trinity Monastery, Greek Orthodox Churches, Thessaly Region, Monasteries of Greece, Travel Photography, Landscape Photography, Travel Notes, Road Stories, Vanlife Journal, Discovery Routes Anasayfaya dön [...]
Yoğun bir çalışma günüydü. Biraz olsun kafamı dağıtmak için kısa bir ara verdim ve Yunanistan’da görülmeye değer yerlere bakınırken bu muhteşem manzaraya rastladım. O anda mesafeyi ve mevsimi düşünmeden, “Ben de buranın fotoğrafını çekeceğim,” dedim ve 2019 Kasım’ında arabayla yola çıktım. Sonuçlar aşağıdaki albümde. Değdi mi? Kesinlikle evet. Porto Katsiki, Yunanistan’ın batısında, Lefkada Adası’nın güneybatı kıyısında yer alan ve Akdeniz’in en etkileyici plajlarından biri olarak kabul edilen eşsiz bir doğa harikası. “Keçi Limanı” anlamına gelen ismini, geçmişte sadece keçilerin ulaşabildiği konumundan alıyor. Lefkada şehir merkezine yaklaşık 40 km uzaklıkta ve orman içinden geçen dar, virajlı bir yol aracılığıyla ulaşılıyor. Ben gittiğimde sezon dışıydı. Bu yüzden arabayla plaja en yakın noktaya kadar rahatça gidebildim. Bugün gibi hatırlıyorum; otoparkın kenarındaki bariyerlere yaklaşırken, Google’da gördüğüm o meşhur manzarayı canlı gördüğüm an, istemsizce ve saçma bir şekilde “Vuhhuuu!” benzeri bir ses çıkıvermişti. Aslında o gece Lefkada’da konaklayıp, ertesi sabah Porto Katsiki’ye gitmeyi planlamıştım. Ama Lefkada’ya erken varınca ve sezon dışında yapacak pek bir şey olmadığını fark edince, ertesi sabahı beklemeden gitmeye karar verdim.İyi ki de öyle yapmışım. Bu sayede, fotoğraflarda görebileceğiniz o muhteşem gün batımına şahit oldum. Mavinin, yeşilin, sarının ve turuncunun bu kadar çok tonu olabileceğini, birbirine böyle karışabileceğini o gün öğrendim. 🗺️ Konum: 📸 Fotoğraf Galerisi: 📅 Ziyaret Tarihi: Kasım 2019 🚌 Konaklama: Hotel Preveza City – Preveze Yunanistan 🏷️ Etiketler: PortoKatsiki, #Lefkada, #YunanistanPlajları, #YunanistanGezisi, #KaravanlaYunanistan, #EgeDenizi, #GünBatımıManzarası, #AkdenizPlajları, #DoğaHarikası, #FotoğrafTutkusu, #YalnızGezgin, #SonbahardaYunanistan, #KendiRotanıÇiz, #GeziNotları, #DenizAşkı, PortoKatsiki, #Lefkada, #YunanistanPlajları, #YunanistanGezisi, #KaravanlaYunanistan, #EgeDenizi, #GünBatımıManzarası, #AkdenizPlajları, #DoğaHarikası, #FotoğrafTutkusu, #YalnızGezgin, #SonbahardaYunanistan, #KendiRotanıÇiz, #GeziNotları, #DenizAşkı Anasayfaya dön [...]